Almanya’da yeni hükümeti neler bekliyor?

Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti’den (FDP) oluşan önceki koalisyon hükümeti ile Hristiyan Demokrat Birlik (CDU), Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) ve SPD’den oluşan yeni ittifakın ortak bir noktası var mı? Her iki hükümetin de federal seçimlerden göreve başlamasına kadar yaklaşık on hafta geçmesi dışında şimdilik pek bir benzerlik görünmüyor. En azından muhafazakâr CDU/CSU açısından durum böyle.

Birlik partilerinin Bavyera ayağını oluşturan CSU lideri Markus Söder, koalisyon sözleşmesinin imzalanması sırasında, “Halkın çoğunun arzu ettiği yön değişikliği, kâğıt üzerinde zaten belirlenmiş durumda,” dedi. “Ekonominin güçlendirilmesi, yasa dışı göçün sınırlandırılması, Almanya’nın yeniden düzene sokulması ve yeni bir ivme kazandırılması” gerektiğini belirten Söder, bunların “tam gaz” uygulanması gerektiğini de vurguladı.

SPD: Başbakanın partisi konumundan küçük ortaklığa

Ancak eski Başbakan Olaf Scholz’un partisi SPD politikasını tümüyle değiştirme konusunda pek istekli görülmüyor. Parti, özellikle sosyal politika alanında ciddi yaptırım ve kesintilere gidilmesine karşı çıkıyor.

Yeni hükümette, Başbakanlık makamını yeniden CDU devraldı. Partinin lideri Friedrich Merz Başbakan olurken, SPD Eş Genel Başkanı Lars Klingbeil Başbakan Yardımcısı ve Federal Maliye Bakanı oldu. Yeni kabinede toplamda 17 bakanlık bulunuyor. Bunların yedisini CDU, yedisini SPD ve üçünü CSU üstlendi. Dikkat çekici bir nokta ise CDU bakanlık için ağırlıklı olarak hukukçuları görevlendirirken, SPD’nin kadın bakanlara ağırlık vermesi.

Aşırı sağcı AfD ana muhalefette

CDU/CSU ile SPD’nin kurduğu yeni koalisyon hükümeti, bir çıkar ortaklığı. Aşırı sağcı Almanya için Alternatif’in (AfD) katılımı olmadan parlamentoda başka bir çoğunluğun mümkün olmaması nedeniyle bu koalisyon kuruldu. Ancak Friedrich Merz, koalisyon sözleşmesinin imza töreninde yaptığı açıklamada, koalisyon görüşmeleri sırasında birbirlerine daha da yakınlaştıklarını vurguladı: “Zamanla giderek daha yakın, daha işbirlikçi ve daha güvene dayalı bir iş birliği noktasına geldik. Ülkemizi güçlü, planlı ve güvenilir bir şekilde yönetmeyi başaracağımıza dair inancım büyük.”


Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın kesin aşırı sağcı saydığı AfD, parlamentoda ana muhalefet konumundaFotoğraf: Bernd von Jutrczenka/dpa/picture alliance

Birlik partileri ve SPD, AfD’nin daha da güçlenmesini engelleme sorumluluğunu birlikte üstleniyor. İçişleri Bakanı Alexander Dobrindt (CSU), Alman kamu televizyonu ARD’ye yaptığı açıklamada, bunun özellikle “AfD’yi büyüten konularla ilgili bir görev” olduğunu söyledi ve aşırı sağcı partinin “devre dışı bırakılması” gerektiğini ifade etti.

Daha fazla sınır kontrolü ve geri gönderme

Birlik partileri öncelik verdiği konuların başında göç politikasının sertleştirilmesi yer alıyor. 7 Mayıs’tan itibaren, geçerli belgeleri olmayan kişilere yönelik tüm Alman sınırlarında daha sıkı kontroller ve geri göndermeler öngörülüyor.

Dobrindt, “Polisin görevi, Almanya’ya yasa dışı geçişlerin olmamasını sağlamaktır” şeklinde konuştu.

Komşu ülkelerden eleştiri, eyaletlerden destek

Yaklaşık 11 bin federal polise ek olarak, sınır denetimleri için birkaç bin ek memur görevlendirilecek. Bu sayede insan kaçakçılarının daha kolay tespit edilmesi ve güzergâh değişikliklerine daha hızlı müdahale edilmesi hedefleniyor.


Yeni hükümet kara sınırlarında kontrollerin sıkılaştırılmasını planlıyorFotoğraf: Michael Bihlmayer/IMAGO

Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Avusturya ile sınırı olan Brandenburg, Saksonya ve Bavyera gibi birçok Alman eyaleti bu planları destekliyor. Ancak ilgili komşu ülkelerden hemen eleştiri geldi. Dobrindt ise durumu yatıştırmaya çalıştı: “Son günlerde yaptığım tüm görüşmeler, yasa dışı göç konusundaki yeni Alman tutumuna karşı açık bir anlayış olduğunu gösteriyor ve çoğu kişi bunun zamanının geldiğini söylüyor.”

Almanya’nın bütçesi yok

İç politikada ise özellikle SPD Eş Genel Başkanı Klingbeil’in derhal çalışmaya başlaması gerekiyor. Klingbeil’in Maliye Bakanı olarak öncelikli görevi, mümkün olan en kısa sürede bu yılın bütçesini hazırlamak. Önceki hükümet Kasım 2024’te dağıldığından bu yılın bütçesi nihai olarak belirlenememişti. Bunun da ötesinde 2026 bütçe tasarısı da gecikmiş durumda.

CDU/CSU ve SPD, 500 milyar euroluk özel bir yatırım fonu oluşturarak biraz olsun hareket alanı sağladı. Klingbeil, bu ek kaynağın nasıl kullanılacağını şu sözlerle açıkladı: “Son yılların en büyük modernizasyon hamlesi başlatılacak. Okullar, demiryolları, güvenlik, hızlı internet, iklim koruma, enerji, mobilite ve ek konut alanlarında yatırım seferberliğine girişeceğiz.”

Çok fazla emekli, çok az nitelikli işçi

Hükümetin yine de büyük ölçüde tasarruf etmesi gerekiyor. Zira ek borçlar sadece yatırımlara gidebilir, sosyal harcamalara değil. Ancak demografik değişim nedeniyle sosyal giderler Almanya’da artmaya devam ediyor. Almanlar giderek yaşlanıyor ve daha uzun yaşıyor. Emeklilik sisteminde bir reform acilen gerekli olmasına rağmen SPD, emekli maaşlarını sabit tutmakta ısrar ediyor. Şu anda federal bütçeden çıkan her dört eurodan biri emeklilik kasalarına katkı payı olarak gidiyor. Nüfus yaşlandıkça, bakım ve sağlık sigortası maliyetleri de artıyor. Yeni Maliye Bakanı Klingbeil’in, bu maliyetlerin nasıl düşürülebileceği konusuyla da ilgilenmesi gerekecek.

Sosyal harcamaların finansmanı açısından Almanya ekonomisinin nasıl gelişeceği de büyük önem taşıyor. Mevcut tablo olumsuz görünüyor. Ülke üç yıldır resesyonda. Klingbeil, ekonomiyi güçlendirmenin en büyük öncelik olduğunu vurguluyor: “Refahın geri kazanılması gerekiyor ve bu nedenle bu koalisyon sözleşmesi sanayiyi güçlendirmeye yönelik açık bir işaret, geleceğin sektörlerini Almanya’ya getirmek istediğimize ve ‘Made in Germany’ markasına güvendiğimize dair açık bir işaret.”

Dış politikada zorlu dönem

SPD, Yeşiller ve FDP’den oluşan önceki hükümet ile CDU, CSU ve SPD’den oluşan yeni koalisyonun ortak noktalarından biri, dış politikadaki zorlu koşulların artarak devam etmesi. ABD Başkanı Donald Trump’ın politika değişikliği ve Rusya’dan gelen tehdit karşısında Almanya’nın, Avrupa ve dünyadaki rolünü yeniden tanımlaması gerekiyor.


Friedrich Merz başbakan olarak ilk ziyaretini Paris’e yaparak Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile görüştü. Fotoğraf: Sean Gallup/Getty Images

Avrupa politikacısı ve Atlantikçi olarak bilinen Friedrich Merz, bunu temel görevi haline getirmek istiyor. Merz, “Avrupa’nın büyük bir kısmı, en başta Avrupa Birliği olmak üzere, Avrupa projesinin başarısına yeniden güçlü bir katkı sağlamamız için bizi bekliyor” dedi. Başbakanlık bünyesinde kurulacak bir Ulusal Güvenlik Konseyi, gelecekte merkezî dış ve güvenlik politikası kararlarında etkin bir rol üstlenecek.

Merz, başbakan olarak ilk yurt dışı gezisini 7 Mayıs’ta Fransa’ya yaparak Paris’te Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile görüştü. Hemen ardından Varşova’ya bir ziyaret planlanıyor. Her iki ziyaretin de ana gündem maddesi Avrupa’da göç ve sığınma konusu. Bu nedenle, İçişleri Bakanı Dobrindt de göreve başlar başlamaz Fransa’ya ve diğer komşu ülkelere giderek mevkîdaşları ile görüşmelerde bulunacak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir