NSU cinayetleri: Zschäpe erken tahliye mi edilecek?

“Haberi şaşkınlık ile şok karışımı duygularla karşıladık. Aslında kurban yakınları olarak bizi artık hiçbir şey şoke edemez sanıyorduk, ama bu yeni gelişmeyle yine bir şok yaşadık.”

Münih’te 2005 yılında aşırı sağcı ve ırkçı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütü tarafından öldürülen Theodoros Boulgarides’in kızı Michalina Boulgarides, müebbet hapis cezasına çarptırılan NSU üyesi Beate Zschäpe’nin Neonazilikten çıkış programına kabul edilmesine ilişkin haberleri DW’ye böyle değerlendirdi.

NSU’nun hayatta kalan tek üyesi olduğundan yola çıkılan aşırı sağcı ve ırkçı terörist Zschäpe, 2011’de tutuklanmış, 2018’de de Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi tarafından “suçun özgün ağırlığı” gerekçesiyle ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı. Zschäpe’nin Neonazi yapılanmalardan çıkmak isteyen aşırı sağcı örgüt mensuplarının kabul edildiği “Exit” programına gireceğini medyadan öğrendiğini aktaran Boulgarides, bunun tüm mağdurların yüzüne atılmış bir tokat olduğunu söylüyor.

NSU’nun varlığı, bir banka soygunu sonrasında polisle yaşanan kovalamacanın ardından iki kurucusu Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt’ın kendi araçlarında ölü bulunmasıyla ortaya çıkmış, 2000-2007’de sekizi Türkiye kökenli, biri polis 10 kişiyi sistematik şekilde katleden yeraltı bir terör örgütüydü. İşlediği sistematik ırkçı cinayetler dizisi dışında çok sayıda kişinin yaralanmasına yol açan bombalı saldırılar da düzenledi. Yeraltında yürüttüğü örgütsel faaliyetlerini finanse etmek amaçlı olduğu tahmin edilen çok sayıda soygun eylemi de bulunuyor.


Aşırı sağcı ve ırkçı terör örgütü NSU’nun kurbanları, öldürüldükleri şehirler ve tarihler

Zschäpe’nin “Exit”e kabulüne karşı kampanya

Theodoros Boulgarides’in kızı Michalina, diğer NSU kurban yakınları ve aileleriyle birlikte internet platformu Campact üzerinden bir kampanya başlattı ve Alman hükümetine açık bir mektup yazdı. Henüz resmi bir yanıt alamayan mağdur aileler mektubunda, Zschäpe’nin “Exit” programından derhal çıkarılması ve kurban yakınlarının hak arama mücadelesinde yeterli şekilde maddi olarak desteklenmesini ve mağdurlara malulen emekli maaşı bağlanmasını talep ediyor.

“Geçtiğimiz 20 yılda çok şey yaşadık ama halen her şey eskisi gibi. En kötüsü de hükümetin mağdurlara yönelik tutumunda bir değişiklik olmadığını, yaşananlardan ders çıkarmadığını bir kez daha fark etmemiz” diye konuşuyor Michalina Boulgarides ve devam ediyor: “Ben mesela kişisel olarak mağdurlardan olduğum halde koruma görmedim.”

Kurban yakınları, faillerin mağdur gibi görüldüğünü düşünüyor

Babaları, eşleri, kardeşleri veya oğulları yıllarca sistematik biçimde öldürülürken polisin kendilerini zanlı olarak görüp kurban yakınlarını defalarca apar topar evlerinden alıp çapraz sorguya götürmesi, kaybettikleri yakınlarını mafya veya uyuşturucu çeteleriyle bağlantılandırmasıve olayların arkasında aşırı sağ şüphesinin tamamen göz ardı edilmesi, katledilen kişilerin ailelerini derinden yaraladı.


Katledilenlerin aileleri ve yakınları yıllarca polis tarafından zanlı muamelesi gördü, mafya veya uyuşturucu çeteleriyle ilişkileri olduğu ileri sürüldü. NSU’nun tesadüfen ortaya çıktığı 2011’de kurbanlar ve yakınları ilk kez mağdur olduğunu kanıtlayabildi.Fotoğraf: Ayse Guelec

Şimdi de Zschäpe’nin Neonazi yapılanmalardan çıkış için yürütülen programa kabul edilmesi, mağdur-suçlu rollerinin çalınması olarak görülüyor. Boulgarides, bunu “mahkum bir katilin rehabilite edilmek amacıyla desteklenmesi” olarak niteliyor ve şöyle devam ediyor:

“Eğer dava veya hapis süreci boyunca yaşananları itiraf edip konuşsaydı, belki özür dileseydi, mağdurlar da farklı tepki verebilirdi, yapmadı. Şimdi sağcı çevreden ayrıldığını söylüyor, oysa hapishane süreci boyunca bu çevrelerle nasıl temas içinde olduğu kanıtlanmış durumda. Bu bizim için tutarsız ve hiç inandırıcı da değil.”

Beate Zschäpe ne kadar süre hapiste kalacak?

Müebbet alan Zschäpe’nin nihai hapis süresi, Kasım 2026’da, yani Almanya’daki ömür boyu hapis cezalarında zanlının durumunu yeniden gözden geçirdiği 15 yıllık hapsin ardından Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi tarafından karara bağlanacak. Chemnitz Cezaevi’nde bulunan Zschäpe, Alman hükümetinin NSU kurbanları ve yakınları için ombudsmanı olan Barbara John’a göre söz konusu programa kabulüyle erken tahliyesine zemin hazırlamak istiyor.

Michalina Boulgarides de Zschäpe’nin planının arkasında aynı şeyin yattığı görüşünde. “Bunu hapis cezasını kısaltmak için yapıyor, başka türlü açıklamam mümkün değil. Eğer biri gerçekten tövbe etmiş ve pişmanlık göstermek istiyorsa, bu süreç farklı işler. Zschäpe’nin kafasında başka bir plan olduğunu düşünsem de ben genel olarak aşırı gruplardan ayrılmaya yönelik bu programları doğru buluyorum” diye konuşuyor.


NSU’nun iki kurucusu üyesi olan Böhnhardt ve Mundlos 2011’de bir soygun sonrası ölmüş ve onlarla aynı evde yaşayan Zschäpe’nin (solda) kundakladığı evlerinde örgütün işlediği cinayetleri ve bombalı saldırıları üstlendiği videolu görseller ortaya çıkmıştı.Fotoğraf: picture alliance / dpa

Ayrılma motivasyonu ve isteği belirleyici

Almanya’da hem devlet kuruluşlarının hem de sivil toplum yapılanmalarının sunduğu birçok örgütlerden veya yapılanmalardan, hareketlerden ayrılma programı mevcut. 2000 yılında kurulan “Exit”, bunlara dair ilk girişimlerden ve uzun yıllar bu alandaki tek sivil toplum programı olarak da kaldı.

2018’den bu yana Baden-Württemberg Eyalet Emniyet Teşkilatı’na bağlı olan aşırıcılıkla mücadele yetkinlik merkezi Konex, aşırı sağ, aşırı sol, İslamcılık ve yabancı ülke bağlantılı aşırı ideolojiler alanlarında örgütlerden ayrılma programları sunuyor. Kısa süre önce Alman devletini mevcut haliyle tanımayan ve Türkçeye İmparatorluk Vatandaşları olarak da çevrilen “Reichsbürger” hareketi üyeleri için de yeni bir program başlattı.

DW’ye konuyla ilgili demeç veren Konex Direktörü Conrad Klosinski, “Bir yapılanmadan ayrılmayı başarmak için öncelikle gerçekten ayrılma isteği gerekli ve bu hazırlık için de çok önemli” diyor ve bireyin gerçekten ayrılmak isteyip istemediğinin çok önemli rol oynadığına işaret ediyor. Klosinski, “Ve bu, kişinin bulunduğu ortamda ne kadar kök salmış, radikalleşmiş ve o çevreye ne kadar yerleşmiş olduğuna da bağlı. Çıkış talebinde motivasyonun gerçek mi yoksa sadece ceza süresinde indirim elde etmek için mi kullanıldığına bakmak gerekli” diyerek durumun kişiye özel haline dikkat çekiyor.

Gittikçe daha fazla genç internette radikalleşiyor

Konex, yedi yılda binden fazla vakayı ele aldı. Telefonda bir kereye mahsus yapılan danışmanlıktan birkaç yıl eşlik edilen vakalara kadar çalışmalar yürütüyor. Aşırı sağcılık alanında şu dönem hafif bir düşüş gözlemlenseler de bunlara yönelen, katılan gençlerin oranının önemli ölçüde arttığı verilerle de saptanmış vaziyette. Uzmanlar, radikalleşmenin bugün özellikle internet üzerinden, sohbet gruplarında ve TikTok gibi sosyal medyada, sürekli yeni kodlar ve sembollerle gerçekleştiğini kaydediyor.

Klosinski, “Başvuran kişinin bizden ne istediğini, ne kadar ciddi olduğunu ve ona ne sunabileceğimizi değerlendirebilmek için karşılıklı güven inşa etmek en önemli” diyor ve şöyle devam ediyor:

“Bizim asgari hedefimiz, kişinin artık siyasi amaçlı suçlar işlememesidir. Ve tabii ki, üzerinde çalıştığımız en iyi sonuç da kişinin gerçekten bulunduğu yapılanmadan kalıcı olarak uzaklaşması, radikalizmin azalması, ideolojik olarak kendini yeniden yapılandırması ve ideal olarak özgür demokratik anayasal düzen üzerinde ayakta sağlam şekilde kalabilmesidir.”

NSU terör örgütü, 2000-2007’de çoğu zanaatkar ve küçük işletmeci sekizi Türkiye kökenli, biri Yunan biri de Alman polis memuru olmak üzere 10 kişiyi katletti. Kurbanları Enver Şimşek, Abdurrahim Özüdoğru, Süleyman Taşköprü, Habil Kılıç, Mehmet Turgut, İsmail Yaşar, Theodoros Boulgarides, Mehmet Kubaşık ve Halit Yozgat’ı planlayarak katleden örgüt, 2007 yılında da bir kontrol sırasında genç polis memuru Michèle Kiesewetter’i öldürmüştü. Örgütün çok sayıda bombalı saldırı düzenlediği de biliniyor.

Ancak NSU’nun yeraltına çekildiğinde yürüttüğü faaliyetleri de içeren pek çok dosyanın, örgütün ortaya çıkmasının hemen sonrasında yok edilmesi Almanya çapında başka üyeleri ve çok sayıda yardım ve yataklık yapan destekçisi olduğu iddialarını da güçlendirdi. Türkçe basın dahil yıllarca “Dönerci cinayetleri”olarak da nitelenen cinayetler bugünü kadar hâlâ tam olarak aydınlatılmadı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir