Almanya Başbakanı Friendrich Merz 100 günde neler yaptı?
Almanya’da 23 Şubat’ta yapılan erken seçimlerin ardından Federal Meclis 6 Mayıs’ta Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) lideri Friedrich Merz’i başbakan seçmek için toplandığında siyasi gözlemciler, Alman demokrasisi için “son şans”tan söz ediyor; bir önceki Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti (FDP) koalisyonunda yaşandığı gibi yıllarca sürecek yeni bir anlaşmazlığın toplumu parçalayabileceği ve sağ popülizmi körükleyebileceği yorumları yapılıyordu.
Şubat 2025’teki son seçimden aşırı sağcı Alternatif için Almanya (AfD) partisi oylarını zaten ikiye katlayarak yüzde 20,8’e çıkarmıştı.
Friedrich Merz’in hükümetinde yer alan CDU’nun kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) ve SPD de bu endişelere karşı istikrar ve güven mesajları vererek göreve başlamayı planlıyordu. Ancak hükümet daha göreve başlamadan ilk kriz yaşandı. Friedrich Merz, kendi cephesinden fire vererek Federal Meclis’teki başbakanlık seçiminde ilk turda başarısızlığa uğradı. Bu, Almanya tarihinde Merz’ten önce hiçbir başbakan adayının başına gelmemişti,
Merz, yine 6 Mayıs’ta yapılan ikinci turda başbakan olarak Federal Meclis tarafından seçilmeyi başardı.

Almanya’nın eski Başbakanı Olaf Scholz, başbakan olarak seçilen halefi Friedrich Merz’i tebrik ediyorFotoğraf: Fabrizio Bensch/REUTERS
Dünya sahnesinde varlık gösteriyor, ancak diplomatik değil
O günden bu yana geçen 100 gün içinde Merz, özellikle dış politika alanında varlığını hissettirdi. Hatta Dışişleri Bakanı Johann Wadepul’dan rol çaldığı yorumları yapıldı.
Merz, seçilmesinden kısa bir süre sonra Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve İngiltere Başbakanı Keir Starmer ile birlikte Ukrayna’ya giderek Cumhurbaşkanı Volodomir Zelenskiy’le dayanışma mesajı verdi. Haziran başında ABD Başkanı Donald Trump’ı Beyaz Saray’da ziyaret etti ve diğer bazı ziyaretçilerin aksine sıcak karşılandı. Başbakan Merz, Avrupa Birliği (AB) ve NATO zirvelerinde de iyi bir izlenim bıraktı.
Ancak diplomatik nezaketten uzak bazı sözleri ile tartışma yarattı, örneğin 13 Haziran’da İsrail’in İran’a saldırısının ardından yaptığı açıklamada olduğu gibi.”Bu, İsrail’in hepimiz için yaptığı kirli iş. Biz de bu rejimden etkileniyoruz. Bu molla rejimi, saldırılar, cinayetler ve katliamlarla dünyaya ölüm ve yıkım getirdi, Hizbullah ve Hamas ile birlikte” diyen Merz’in üslubu Alman siyasetinde tepkilere neden oldu.
Merz, daha sonra ise İsrail’e yönelik daha eleştirel açıklamalar yaptı. Temmuz ortasında yaptığı açıklamada İsrail hükümetinin son haftalarda Gazze Şeridi’nde yaptıklarından “hoşlanmadığını”, yaşananları “kabul edilemez bulduğunu” dile getirdi. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun Gazze Şeridi’nin “kontrolünün ele geçirilmesi” olarak nitelendirdiği işgal planının kabul edilmesi sonrasında da, Alman hükümeti olarak İsrail’e bundan sonra Gazze’de kullanabileceği silahların ihracatını durdurma kararı aldıklarını duyurdu.
Ancak bu karar Merz cephesinde krize yol açtı. Kendi partisi CDU ile kardeş parti CSU’dan eleştiriler geldi. Merz, bu nedenle geçen hafta sonu tatilini yarıda kesip kameralar karşısına geçti. Almanya’nın İsrail politikasının temel ilkelerinin değişmediğini vurgulayan Merz, İsrail’e kendini savunması için yardım etmeye devam edeceklerini dile getirdi. Merz bununla birlikte İsrail hükümeti ile aralarında, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki eylemleri konusunda fikir ayrılığı bulunduğuna vurgu yaptı. Koalisyon hükümetinin bu kararı İsrail’in de sert tepkisine yol açtı.
Alman hükümeti dış politikada Türkiye’yle ilgili de uzun zamandır beklenen bir karar vererek Türkiye’ye Eurofighter savaş uçaklarının satışını onayladı.

Alman Hava Kuvvetleri envanterinden iki Eurofighter tipi savaş uçağıFotoğraf: Bernd Wüstneck/dpa/picture alliance
Göç konusunda yeni sertlik
İç politikada da göç konusu hükümetin odak noktasında yer aldı. İçişleri Bakanı Alexander Dobrindt (CSU), Almanya sınırlardan geri gönderme uygulamasıyla düzensiz göçü sınırlamak istedi. Ancak sığınmacıların geri gönderilmesi uygulaması, Avrupa Birliği (AB) hukukuna aykırı olduğu gerekçesiyle eleştirilere yol açtı.
Geri adım atmayan Almanya’nın Alman-Polonya sınırında kontrolleri yeniden başlatmasının ardından Polonya da kendi sınırında kontrollerle karşılık verdi ve bu durum her iki tarafta uzun trafik kuyruklarına yol açtı.
Dobrindt, tepkilere rağmen kısıtlayıcı göç politikasını her seferinde savundu:
“AB, dünyaya açık bir bölgedir. Biz dünya aç bir bölge olmaya devam edeceğiz. Ancak, yasa dışı insan kaçakçılarının, suç çetelerinin bölgemize kimlerin gireceğine karar vermesini istemiyoruz. Siyasi kararların Avrupa’ya gelmenin yasal yollarını belirlemesini istiyoruz, bunu suç çetelerine bırakmak istemiyoruz.”
Almanya’nın daha fazla borçlanmasına yeşil ışık
Yeni hükümet, göreve başlamadan önce ekonomide büyük bir sürpriz yaptı: Muhalefetteki Yeşiller ile birlikte Federal Meclis’te üçte ikilik çoğunluğu sağladı ve Almanya’nın katı borç kurallarını gevşetti. Böylece Almanya, önümüzdeki yıllarda 500 milyar euroluk devasa bir ek kaynağa sahip oldu. Hükümet, bu kaynakla Alman ordusunu modernize etmek, ülkenin altyapısını yenilemek, yeni yollar yapmak ve iklimin korunması için önlemler almak gibi planlar yapıyor.
Muhafazakâr Hristiyan Birlik partileri, seçim kampanyasında aslında sıkı borç kurallarına bağlı kalacaklarını vadetmişti. Hükümetin SPD’li Maliye Bakanı Lars Klingbeil ise mecliste yaptığı açıklamada alınan bu karara şöyle açıklık getirdi:
“OECD, Uluslararası Para Fonu (IMF), Avrupa Komisyonu ve G7, son yıllarda Almanya’ya defalarca daha fazla yatırım yapmamızı ve borç kurallarını esnekleştirmemizi tavsiye etti. Bu şimdiye kadar mümkün olmadı. Ancak burada, parlamentoda, bu kısıtlamaları nihayet kaldırdık ve ülkemizin geleceğe hazır olması için hiç olmadığı kadar güçlü yatırımlar yapıyoruz.“
Meclis binasına gökkuşağı bayrağı tartışması
Son haftalarda da hükümetin giderek daha fazla muhafazakâr görüşlerin etkisi altında olduğu ortaya çıktı.
Önceki yıllarda Türkiye’de “Onur Yürüyüşü” olarak anılan “Christopher Street Day” etkinliğinde parlamento binasına gökkuşağı bayrağı asılırdı ancak bu kez yeni Fedaral Meclis Başkanı Julia Klöckner (CDU) bunu yasakladı.

Berlin’de Federal Meclis binası Reichstag önünde açılan dev gökkuşağı bayrağıFotoğraf: John Macdougall/AFP
17 Mayıs’taki Homofobiyle Mücadele Günü’nde bayrağın dalgalanmasına izin veren Klöckner’in bu kararı eleştirilere yol açtı. Başbakan Merz de Meclis Başkanı’nın yardımına koştu:
“Federal Meclis sirk çadırı değil ki, istediğin bayrağı dalgalandır. Yılda bir gün var, o da 17 Mayıs, o gün gökkuşağı bayrağı dalgalanır. Diğer tüm günlerde ise Alman bayrağı ve Avrupa bayrağı dalgalanır.”
Federal Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçimi
Anlaşmazlıklara rağmen hükümetin çalışmaları bir şekilde ilk başta sorunsuz ilerledi, ta ki Federal Meclis’in yaz tatili öncesi son çalışma gününe dek. Meclis, Federal Anayasa Mahkemesi’nin yeni hâkimlerini seçmek istiyordu. Geçmişte hükümet partileri, Almanya’nın en yüksek mahkemesinin itibarını zedelememek için bu önemli pozisyonları mümkün olduğunca uzlaşmacı bir şekilde doldurmaya çalışmıştı.
Ancak bu sefer bu mümkün olmadı: Birçok muhafazakâr milletvekili, SPD’nin adayı Frauke Brosius-Gersdorf’u seçmeyi reddetti. Öncesinde de özellikle sağcı sosyal medya platformlarında Brosius-Gersdorf’u karalama kampanyaları yürütülmüştü.
Hâkim seçiminin iptal edilmesinin ardından da SPD, hükümet içinde ciddi bir güven kaybından söz etti. Brosius-Gersdorf ise adaylıktan çekildi. Bu tartışma, yaz tatilinden sonra da gündemi meşgul edecek, çünkü SPD’nin yeni bir aday bulması gerekiyor.
Bu tartışma da hükümetin yüz günlük görev süresinin bilançosunu şimdilik gölgeliyor.
Bir yanıt yazın